17 Haziran 2010 Perşembe

YAĞMURU DUYMAK

Manjusri dedi ki: “Tüm varlıkların acısını nasıl taşıyabiliyorsunuz?”
Buda şöyle cevap verdi: “Tüm varlıklar dertsiz tasasız bir Saf Işık Zihni’nden ibaret.”
Manjusri: “Peki ya çekişmeler? Ya kötülük?”
Buddha öylece kımıltısız duruyordu. “Sugata?”
“Şimdi sus Manjusri,” dedi Buda. “Yağmuru dinle.”

Manjusri sustu. Yağmuru dinliyordu.

Bir süre sonra Buda sordu: “Duyan kim?”

Manjusri güldü: “Hiç kimse, Sugata.”
Bunun üzerine Buda şu dörtlüğü okudu:


“Hiç kimse duymuyor onu ya

duyuluyor yağmur. Hiç kimse tarafından!
Kim öyleyse bu konuşan?

Yel mi, ateş mi, toz mu, bulut mu?”


Manjusri o an aydınlandı. “Ah!” dedi.

Buda, “Aferin Manjusri. Anladın,” diye cevap verdi.

(Fil Mezarlığı Sutrası'ndan)

14 Haziran 2010 Pazartesi

OBON'A DAİR

Samimi bir öğrencinin gözünde özgünlük ve evrensellik bir ve aynıdır. Evrensel hakikatin herkese göre özgün bir yaklaşımı olması gerekir. Zihin ve beden birdir; tek bir noktaya odaklanan uygulamamız içerisinde öznel ve nesnel dünyalar aynıdır. Zihin ve bedenin bir olduğunu ve öznel ve nesnel dünyaların aynı olduğunu görünce pek çok insan ölüm korkusu duyar. Bu mesele akıl yürütmeyle çözülemez. Hakuin Zenji, “Ölümden sonra yaşamı merak ediyorsanız bunu merak edene sorun,” demiş. Yani kendi kendinize sormaktan başka yapabileceğiniz bir şey yok çünkü bu soru bilginin sınırları dâhilinde değildir. Bunu uygulamayla kendi başınıza çözmek zorundasınız. Benlik düşüncesi olmadığında, Buda’nın aydınlanma sonrası uygulamalarıyla herkesin aydınlanma öncesi uygulaması arasında hiçbir fark yoktur. Kendinizi benliksizlik uygulamasına verdiğinizde geçmiş, şimdi ve gelecek düşüncelerinden; bu dünya ve öte dünya fikrinden, geliş ve gidiş düşüncesinden azade olursunuz.

Shunryu Suzuki, Temmuz 1962, Wind Bell

* Obon: Sanskritçede Ullambana denen ölüler bayramının Japonca karşılığı. Bu bayramda sokaklarda şenlik ateşleri yakılarak ölülerin ruhları evlere davet edilir, onlara yiyecekler, içecekler sunulur.

12 Haziran 2010 Cumartesi

BİR FİNCAN ÇAY

Büyük Usta Joshu Shinshai, yeni gelen bir keşişe “Buraya daha önce gelmiş miydin?” diye sormuş.
Keşiş, “Hayır, efendim,” deyince de “Otur madem bir fincan çay iç,” demiş.

Sonra başka bir keşişe dönüp “Sen buraya daha önce gelmiş miydin?” diye sorunca zaten bir süredir manastırda bulunan keşiş şaşkınlıkla “Evet, efendim,” diye cevap vermiş.
Joshu ona da “Otur madem bir fincan çay iç,” demiş.
Tüm bu olup bitenleri gören baş keşiş, Usta’nın yanına sokulup, “İki keşiş de size farklı cevaplar verdiği halde nasıl olup da ikisine de oturup bir fincan çay içmelerini öneriyorsunuz, efendim?” diye sormuş.
Joshu “Baş keşiş sen daha hâlâ burada mısın?” diye bağırmış.
Baş keşiş “Evet, efendim,” deyince de Joshu “Otur madem bir fincan çay iç,” demiş.

10 Haziran 2010 Perşembe

UÇURTMA


Uçurtma ya-
Rüzgâr takılır
Kuyruğuna

Gerçek bir uçurtma değildi o. Öğlen sıcağında biraz kestirmek için uzanınca gelip girdi rüyama. Masmavi gökte, kuşlarla beraber uçarken birden havada bir yerlerde durup kaldı. "Rüzgâr takıldı kuyruğuma," diyordu.

9 Haziran 2010 Çarşamba

MAYA



"Bir bulut, bir rüya, bir sabun köpüğü gibi; kayan bir yıldız, bir gece lambası, bir çiy damlası, çakan bir şimşek gibi - böylece görün işte her ne varsa bu dünyada."


Elmas Sutra

7 Haziran 2010 Pazartesi

TAT TVAM ASİ

Svetaketu on iki yaşına geldiğinde bir öğretmenin yanına yollandı ve yirmi dört yaşına dek onun yanında öğrenim gördü. Tüm Veda’ları öğrendikten sonra son derece iyi eğitim görmüş olduğu inancıyla kurum kurum kurulup kimseleri beğenmez bir halde eve döndü. Babası ona şöyle dedi:
“Svetaketu, evladım, paçalarından bilgi akan ve kimseleri beğenmeyen sen hiç sayesinde duyulmazı duyduğumuz, görülmezi gördüğümüz ve bilinmezi bildiğimiz bilginin peşine de düştün mü?”
Svetaketu, “Nedir o bilgi, efendim?” diye sordu.
Babası, “Bir parça kili bilmekle kilden yapılma her şeyi bilirsin, tek değişen o şeylerin isimleri olur ancak tüm onların hepsi kildir, işte aynen böyle, o bilgiyi bilmekle de her şeyi bilmiş oluruz, evladım.”
“Öyleyse hiç şüphe yok ki benim muhterem öğretmenlerim bu bilgiyi bilmiyormuş; zira bunu biliyor olsalar bana da bildirirlerdi. Peki, o zaman siz efendim, bana bu bilgiyi verir misiniz?”
“Peki,” dedi babası, “bana Niyagrodha ağacının bir meyvesini getir.”
“Getirdim, efendim.”
“Böl onu.”
“Böldüm, efendim.”
“Ne görüyorsun?”
“Birkaç tohum efendim, oldukça küçükler.”
“Onlardan birinin içini aç.”
“Açtım efendim.”
“Ne görüyorsun?”
“Hiç.”
Baba, “Evladım, senin orada göremediğin o latif öz koskoca Niyagrodha ağacını meydana getiren özdür,” dedi. “Var olan her şeyin benliği o latif özde. O Hakikattir, O Nefstir, ve sen, Svetakatu, O’sun.”
“Lütfen, efendim,” dedi oğlan, “biraz daha açıklayın.”
“Peki, evladım,” dedi babası, “Şu tuzu suyun içine at ve sonra yarın sabah gel, anlatayım.”
Oğlan denileni yaptı.
Ertesi sabah babası, “Bana suya attığın o tuzu getir,” dedi.
Oğlan aradıysa da tabii ki tuzu bulamadı çünkü tuz suyun içinde erimişti.
Baba, “Tasın üst kısmından bir yudum su iç. Tadı nasıl?” diye sordu.
“Tuzlu.”
“Ortasından bir yudum iç. Nasıl?”
“Tuzlu.”
“Dibinden bir yudum iç. Nasıl?”
“Tuzlu.”
“Suyu dök de yanıma gel,” dedi.
Oğlan denileni yaptı. Ancak tuz yok olmamıştı, çünkü tuz ilelebet varlığını sürdürür.
Sonra baba, “İşte burada, şu bedenin içinde de, evladım, Hakikati göremiyorsun ama o aslında orada,” dedi. “Var olan her şeyin benliği o latif özde. O Hakikattir, O Nefstir, ve sen, Svetakatu, O’sun.”

Çandogya Upanişad

SİDHARTA

niyagrodha
koskoca bir ağaç görüyorum
ufacık bir tohumda
o ne ağaç ne tohum
om mani padme hum (3 kere)

sidharta buddha
ben bir meyvayım
ağacım âlem
ne ağaç
ne meyva
ben bir denizde eriyorum
om mani padme hum (3 kere)

Asaf Halet Çelebi

4 Haziran 2010 Cuma

BUDA'NIN ÖĞRETİSİ NEREDE?


Bir keşiş Man Gong Usta’ya “Buda’nın öğretisi nerede?” diye sormuş.
Man Gong “Tam karşında,” diye cevap vermiş.

Keşiş, “Ben öyle bir şey göremiyorum,” deyince Usta, “Ben dersen göremezsin tabii,” demiş.

Bu sefer keşiş, “Peki sen görüyor musun Usta?” diye soracak olmuş.

Man Gong şöyle cevap vermiş, “Ben deyince görmek zordur ya Sen deyince daha da zor olur.”
Geçitsiz Geçit'teki bazı metinler Çince ve Japonca karakterler içerir(örn. 通曰無門關). Bu karakterleri göremiyor ya da boş kutular görüyorsanız aşağıdaki bağlantıdan Code2000 yazı tipini indirin. Dosyayı masaüstünde bir klasöre çıkardıktan sonra Denetim Masası'nda Yazı Tipleri'ne girin ve Dosya'nın altındaki Yeni Yazı Tipi Yükleyin'i seçerek Code2000'i yükleyin. Daha sonra masaüstündeki klasörü silebilirsiniz. Keyifli okumalar.
http://code2000.net/CODE2000.ZIP